Toplumu ayakta tutan kurumlar, kurumları ayakta tutan ise yöneticilerdir. O yüzden de toplum için görev yapan kurum yöneticilerinin liyakat sahibi ve bilgili olmaları gerekir. Liyakat denilen özellik; eğitimle, tecrübeyle ve kültürel etkileşimle kazanılır. Yine yönetim kadrolarına atanan kişilerin görevleri sırasında toplum menfaatlerini önde tutmaları gerekir. Önce kendi menfaatini düşünenlerin millete, adam gibi hizmet etmeleri mümkün değildir. Menfaatçi yöneticiler, mutlaka hata yaparak asıl niyetlerini ortaya koyarlar. Günümüzde kamuya hizmet veren sivil toplum kuruluşlarının yönetim kadroları da çok önem kazanmıştır. Kızılay, Yeşilay gibi kuruluşlarla Türk Hava Kurumu bunların başında gelir. Bir de dernekler haricinde vakıf adı verilen oluşumlar vardır. Vakıflar da kendini toplumsal dayanışmaya ve hizmete adayan kuruluşlardır. İsimlerini verdiğimiz kuruluşların ve vakıfların adının yolsuzlukla anılması toplumsal güveni sarsar. Dayanışma duygusuna zarar verir. Huzursuzluğu körükler.
Yıllar önce televizyon yayınlarının etkisiyle tanıdığımız Deniz Feneri isimli bir yardımlaşma derneği vardı. Kuruluşunun ilk yıllarında herkesin güvenini kazanan bu dernek daha sonraki yıllarda kötü niyetli kişilerin eline düşerek yolsuzluk ve usulsüzlüklerle anılmaya başladı. Hatta “bizi kıskanan Almanya” adı geçen dernekteki yolsuzluğun üzerine giderek yurt dışı yapılanmasındaki usulsüzlükleri ortaya çıkardı. Almanya, yaptığı soruşturma neticesinde bu dernekte dönen dolapları, “asrın yolsuzluğu” olarak nitelendirdi. Sonra da bu yardım derneğinin adı-sanı ortadan kayboldu.
Cumhuriyet döneminde kamu yararına hizmet versin diye hayata geçirilen projelerden biri de Türk Hava Kurumu'dur. Bu Kurum, yıllarca liyakat ve ahlak sahibi kişilerin elinde ülkemizde havacılık teknolojisinin gelişmesi için hizmet vermiştir. Kurum adına alınan küçük uçaklar yıllar yılı orman yangınlarını söndürmede kullanılmıştır. Ancak bu Kurum, liyakatsiz kişilerin eline geçince tıkır tıkır işleyen sağlıklı yapısı bozulmuştur. Önce Kurum'a ait yangın söndürme uçaklarına bakım yapılmadığı ortaya çıktı. Yine Kurum adını taşıyan Üniversitenin pek çok usulsüz işle anıldığı da anlaşıldı. Bundan birkaç sene evvel İzmir ve Muğla'da meydana gelen orman yangınlarının ardından yangın uçağı tartışmasıyla gündeme gelen Türk Hava Kurumu'nun (THK) yolsuzluk yuvasına dönüştüğü gözler önüne serildi. THK'daki 440 milyonluk yolsuzlukla ilgili dava dosyaları hazırlandı. THK Gökçen Havacılık Efes Dropzone kapsamında 2015- 2018 yılları arasında düzenlenen atlayış faaliyetlerinden elde edilen gelirin ise, THK Gökçen İktisadi İşletmesi'nde görevli kişiler tarafından zimmete geçirildiği belirtildi. airporthaber.com'un sahibine, THK Üniversitesi'nce 367 bin 859 lira aktarıldığı tespit edilirken, bu paranın iadesi için Ankara 54. noterliğine başvuru yapıldı. Kurum, birkaç örnek verdiğimiz yolsuzluklarla toplumun güvenini kaybetti. Yönetenler eliyle yıprandı.
Yine Türkiye'nin en güvenilir Kurumlarından biri olan Kızılay da adeta krizden rant çıkaran bir şirket haline getirildi. Liyakatsiz ve beceriksiz kadroları ve Hatay depremi sonrasında çadır satışıyla gündeme gelen Kuruma acil ihtiyaç olarak yollanan 3.5 milyon Euroluk battaniye parasının nerede olduğu bilinmiyor. Depremden sonra çok sayıda ülke Kızılay aracılığıyla yardım yolladı. Çin'den depremzedeler için gönderilen 20 bin çadırın dağıtılıp dağıtılmadığı bile hala belirsiz. Uçaklarla deprem bölgesine gönderilen çadırların bir kısmının da akıbetinin belli olmadığı günlerce tartışıldı. Buna benzer yolsuzluklardan biri de günümüzün popüler vakıflarından biri olan Yunus Emre Vakfı'nda patladı. Yunus Emre Vakfı'ndaki milyonluk vurgun soruşturmasında eski başkan gözaltına alındı. Türkçe'yi yaygınlaştırmak amacıyla kurulan bu Vakıfta, amacın dışında her türlü işin ve vurgunun yapıldığı anlaşıldı. Vurgundan kimi örnekler şunlar… Vakıf Başkanı şahsın Yunus Emre Enstitüsü'nde naylon faturalar ile 300 milyon liranın üzerinde yolsuzluk yaptığı iddia ediliyor. Ayrıca, aynı şahsın kendisi ve yakınları adına 73 banka hesabı açtırdığı ortaya çıktı. Yine yapılan soruşturmada 6 paravan şirket kurulup Vakfın paralarını buralara aktarıldığı da belirlendi. Sürdürülen soruşturma neticesinde suçlanan 11 kişi ve yakınlarına ait 1458 banka hesabı, 20 kripto hesabı ve 3 kiralık kasaya el konuldu. Kötü niyetli, aç gözlü, beceriksiz ve haramdan korkmayan kişiler yüzünden büyük emeklerle kurulup faaliyetini sürdüren oluşumlar zarar görüyor. Sözün kısası olan kurumlara oluyor…