Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye nasihatleri arasında yer alan bir cümle vardır. “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.” Zira devlet, insanlar için vardır. Devlet adını verdiğimiz büyük organizasyon insanların huzuru, refahı ve can güvenliği için kurulur. Millet yok olursa ortada devlet kalmaz. Bu bakımdan bir ülkeyi yönetenler, yönetim koltuklarında otururken önce insanı güzel yaşatmakla görevli olduklarını unutmamalıdırlar. Şeyh Edebali'nin asırlar önce öğütleri arasında yer alan “insanı yaşatmak” olgusu iyice unutulduğu için bizde insan hayatı çok ucuz. Toplu ölümler çok fazla. Hele deprem, orman yangını, otel yangını, sel felaketi gibi afetlerde çok sayıda insanımız hayatını kaybediyor. Bundan iki yıl önce Kahramanmaraş'ta ve Hatay'da yaşanan depremin topluma verdiği hasarı henüz unutmadık. Bu büyük felakette resmi kayıtlara göre elli binin üzerinde insanımız can verdi. Resmi kurumların rakamı böyle. Ancak iki senedir yakınlarının ne olduğunu bulamayan insanlar var. Kapı kapı dolaşmalarına rağmen çocuklarından veya yakınlarından bir iz bulamayan depremzedeler var. Bizde hayat çok ucuz. Yaşanan toplu ölümleri götürüp kaza ve kadere bağlarsanız insana ait hataları yok sayarsınız. Depremin binaları yıkıp can kayıplarını arttırmasının temel nedeni tarım alanlarına yapılan çürük binalardır. Para kazanma hırsıyla malzemeden çalınarak inşa edilen apartmanların deprem sırasında ölüm nedeni olması da doğaldır. Bu çürük binaların denetlenmemesi, yapımlarına izin verilmesi çok önemli bir kusurdur.
Çay yataklarına, dere kenarlarına, göl havzasına inşaat izni verilmesi de tıpkı depremlerde olduğu gibi su baskınlarında ölüme davetiye çıkarmaktır. Bunun da örneklerini bilhassa Karadeniz Bölgesi'nde defalarca yaşadık. İlleri, ilçeleri idare edenlerin ihmalleri sonunda insanlarımız beşer, onar hayatlarını kaybettiler. Yıkılan binaları sel suları alıp sürükledi. Yaşanan bu afetler de yine kazaya ve kadere bağlanıp üstü örtüldü. Her sene yaz aylarında yaşadığımız orman yangınları da ihmallerin sonunda meydana gelen üzücü olayların başında geliyor. Yaka yaka tüketemediğimiz ormanlarda binlerce canlı da telef olup gidiyor. Yangınlar sonunda yakınlarını, köyünü, evini, tarlasını, bahçesini kaybedeler de ihmaller zincirinin faturası…
İnsan hayatının çok ucuz olduğu örneklerden birini 2025 yılının başlarında yaşadık. Sömestr tatilinde Bolu/Kartalkaya'daki kayak merkezinde tatil yapmak için konaklayan vatandaşlarımızdan 76'sı çıkan yangında dumandan boğularak ve yanarak hayattan koptular. Üstelik bu yangında ölenlerin 36'sı da çocuktu. Bu ülkede ağaçların, hayvanların, çocukların görevini düzgün yapmayanlardan çektiği var. Kartalkaya'daki ahşap kaplı otele çalışma ruhsatı veren ve orayı denetlemeyen ilgili Bakanlıktan hala tatmin edici bir açıklama yok. Muhtemelen olay zaman yayılıp unutulmaya terk edilecek. Tıpkı 11 sene önce 301 madencinin hayatını kaybettiği Soma'daki maden faciasında yaşananlar gibi. 301 madencinin hayatını kaybettiği bu felaketle ilgili olarak defalarca mahkeme heyetleri toplandı. Aileler, adliye önlerinde feryat ettiler. Sivil toplum kuruluşları adalet isteklerini haykırdılar. Neticede bu elim hadise karara bağlandı. Mahkemelere çıkarılan 28 kamu görevlisinin yargılandığı davada 16 kişiye 5'er ay, 2 kişiye 6 ay yedi gün hapis cezası verildi. 10 kişi hakkında ise beraat kararı çıktı. Soma'da 13 Mayıs 2014'te meydana gelen maden kazasında, ölen 301 madencinin dosyası bu şekilde kapanmış oldu. Bu kararla neredeyse kimse suçlu bulunmadı. Bütün kabahatin ölen işçiler de olduğu ima edilmiş oldu. İnsan hayatının çok ucuz olduğu ile ilgili en unutulmaz hadiselerden birine daha birkaç gün önce Samsun'da şahit olduk. Samsun'un Canik ilçesinde meydana gelen heyelanda, akaryakıt istasyonunun yanındaki oto yıkamacıda üzerlerine kaya parçaları ve toprak düşen baba ile 2 kızı hayatını kaybetti. Üstelik bu benzin istasyonunun girişinde heyelan tehlikesine dikkat çeken bir de uyarı levhası yer almaktaydı. Böyle bir yere benzin istasyonu yapılmasına müsaade edenlerin sorgulanması gerekirken olayın hemen sonrasında benzin istasyonunda çalışanlar sorgulandı. Bu arada göz göre göre gelen bu felakette hayattan kopan baba ve iki kızı toprağa verildi. Onların da öldükleriyle kalacakları aşikar… İnsan hayatının hiç değerli olmadığı bu düzende nefes alıp vermek bile büyük şans… BAHRİ KORKMAZ